İki hafta önceydi, Dolmabahçe’ de sabah trafik kontrolünde durduruldum. Klasik olarak evrakları hazırlamaya çalışırken, memur bey yeni zorunluluk olan emniyet kemeri kontrolü için durdurulduğumu söyledi. Ve cezayı hatırlattı. Ben de memur beye zorunluluğa gerek olmadığı günlerden itibaren 25 yıldır emniyet kemerini takmadan markete bile gitmediğimi söyledim.
Trafik memuru beni tebrik etti ama aslında bunda tebrik gerektiren bir konu da yok. Ben halen emniyet kemeri kullanmayan kişileri anlayamıyorum. Kendi hayatını neden tehlikeye atar ki bir sürücü… Bunun şehir içi şehir dışı, mahalle arası gibi kaçışları bile yok, bir arkadaşım AVM otoparkında kendini yaralanmaktan kurtardı.
Sürücü olmak demek, kurallara uymak demek. Bunu kabul etmeyenlerin koltuktan inmesi gerekiyor. Şimdi birçok yeni uygulama geliyor, şehir içi trafik hız limitleri yeniden düzenleniyor, trafik cezaları artıyor… Artık çok dikkatli olmanın zamanı geldi de geçti bile.
Trafik mağduru olmayalım, olunmasına da müsaade etmeyelim, etrafımızı uyaralım. Sonra çok geç olabilir. 1.Uluslararası Trafik Mağdurları Konferansı İstanbul’da 13 Eylül Cuma günü yapıldı. Çok önemli bir konu, trafik mağduru engellisi olmamak için kendi tedbirimizi alalım, hepimiz birbirimizi koruyalım.
Sonra da trafik cezalarından şikayet etmeyelim. Cezalar cep yakıyor ama ihlal etmek kendimizi yakmak demek. Alkollü araç kullanmayalım, hız sınırına dikkat edelim. Birbirini kovalamak, makas yaparak gitmek vs, kişilik bozukluklarına uymayalım.
Trafik cezalarının eskilerine af geliyor. Ben uygun bulmuyorum. Cezayı ödemeyelim, nasıl olsa af çıkacak şeklinde insanların ceza algısını hafifletiyor. Ayrıca, ben ödüyorum, diğeri ödemiyor, o da bir haksızlık değil mi, sonra da af çıkıyor ve ben sorumlu vatandaş olarak ödediğimle kalıyorum, vatandaş ise kaçarak cebinde parasıyla…
Cezalar hepimizin sağlıklı ve düzenlik bir yaşam sürmesi için önemli. Uyalım ve uyaralım..
Cezasız günler dilerim.