FTMedyoloji Aralık 2009

Toksü&Chase’in kurucusu, TÜHİD Başkanı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi, İnternet Medyası Derneği’nin(İMD) Başkan Yardımcısı, Ekonomi Gazetecileri Derneği üyesi, TOBB Türkiye Medya ve İletişim Meclisi Başkan Yardımcısı, www.otoalsat.com portalı ile internet medyasında yayıncı.

Sektörün öncü isimlerinden Fügen Toksü ile sektördeki gelişmeleri konuştuk. Keyifle okumanızı dileriz.


Meral Gemici: Bize biraz kendinizden ve kariyerinizden bahsedebilir misiniz lütfen?

Fügen Toksü: 6 yıldır TÜHİD’in Başkanlığını yapıyorum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum sonra İ.Ü İşletme Fakültesi’nde işletme masterı yaptım. Farklı sektördeki deneyimlerden sonra, kendimi halkla ilişkiler alanında çalışırken buldum. Yaptığım işi seviyordum, ancak, mesleğimi yapmak istiyordum. MESS İşveren Sendikası’nın basın yayın halkla ilişkiler bölümünde uzman olarak başladım, bölüm müdürlüğünü yürüttüm. Sonra oradan ayrıldım ve kendi işyerimi açtım.

TÜHİD’e uzun zamandır üyeyim. Hemen hemen 15 yıldır yönetim kurulunda çeşitli görevler aldım. Sonrasında da işte başkanlığa geldim. 6 yıldır da başkanlığını yürütüyorum. Bu arada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin üyesiyim. Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin üyesiyim, İMD’nin Başkan Yardımcılığı görevindeyim, Halef Remzi Vayis ile birlikte. TOBB’da Medya ve İletişim Meclisi Başkan Yardımcısıyım. Bu tarz görevlerimiz var ve kendi içimizde devam ediyoruz. Aynı zamanda elektronik yayıncılık yapıyorum, o nedenle zaten İMD’nin içerisindeyim. Formula 1 ve otomobil üzerine iki portalımız var. İletişim dünyasının içinde hizmet veriyoruz.

“Bir yüzümüz üniversitelere, bir yüzümüz iş dünyasına, bir yüzümüz medyaya dönük…”

Meral Gemici: TÜHİD’in faaliyet alanı ve çalışmalarıyla ilgili biraz bilgi verir misiniz? Kurumun ajanslarla ve firmalarla bir işbirliği var mı? Varsa bu kapsamda ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

Fügen Toksü: TÜHİD, 1972 yılında kurulan bir meslek örgütü. Bizim mesleğimizin geçmişi çok eskilere dayanmıyor. 1960’lar dersek, gerçek anlamda yapıldığını söyleyebilirsek, işte 40 yıla yakın bir süredir bir sektör örgütümüz var, bu çok güzel ve önemli bir şey.

Biz aslında Halkla ilişkiler mesleğini yapan bireylerin üye oldukları bir örgütüz. 200’e yakın üyemiz var, bu her geçen gün büyüyen bir yapı içerisinde. Çünkü iletişim artık eskisi gibi değil. Bugün çok daha fazla önemli hale geldi ve herkesin ihtiyacı olan bir konu. O nedenle de çok fazla talep var. İletişim Fakültelerindeki arkadaşların çok iyi yetişmeleri ve kendilerini de yetiştirmeleri gerekiyor.

Bizim bir yüzümüz üniversitelere, genç iletişimcilere bakıyor, bir başka yüzümüz iş dünyasına bakıyor, bir yüzümüz üyelerimize dönük, sektör örgütleriyle işte Gazeteciler Cemiyeti, işte İş dünyası Örgütleriyle iç içe, bir arada bir şeyleri ortak yapmaya çalışıyoruz. Sektör örgütleriyle iş birliği halindeyiz.

Altın Pusula Halkla İlişkiler ödüllerini koordine ediyoruz. Hem genç iletişimcilere hem de iş dünyasına yönelik eğitimlerimiz var, iletişim eğitimleri. Araştırmamız var, iletişim hizmetleri algılama araştırması, her iki yılda bir yapıyoruz bunu. Yayınlarımız olabiliyor, kitap, broşür vs. o tür yayınlarımız var. Sektörel uluslar arası üyeliklerimiz var. Avrupa Halkla İlişkiler Konfederasyonu (CERP) ve Akdeniz Ülkeleri Halkla İlişkiler Örgütü’nün içindeyiz. Dünya çapında, Global Alliance adıyla hizmet veren dünya iletişim örgütlerinin bir arada bulunduğu, etik anlamda önem taşıyan bir örgütün içerisindeyiz.

Bu örgütlerde Türkiye’yi temsil ediyoruz ve de çok başarıyla temsil ediyoruz. Çok çalışıyoruz çünkü. Ortak yapılan çalışmaların her birinde ciddi anlamda emek sarf ediyoruz, araştırmalara katılıyoruz, raporlara görüşlerimizi bildiriyoruz, onların içindeyiz ama öyle herhangi bir üyelik değil ciddi çalışıyoruz.

Meral Gemici: Üyeliğinizin bireylere yönelik olduğundan bahsettiniz. Peki, firmalar ve ajanslar bunun neresinde kalıyor?

Fügen Toksü: Tüzük itibariyle üyeliğimiz bireylere dönük. Yani şirketler değil, halkla ilişkiler mesleğini icra eden kişiler üye, benim gibi, sizin gibi. Ama mesela ben ajans sahibiyim ve ben üyeyim zaten. Ama ajansların biraz daha farklı bir yapısı olduğu için onların ayrıca bağlı olduğu bir başka örgüt var. O da İDA.

“Biz haberi oluşturmakla görevli kişileriz, markalar da haber olacak konuyu üretmekle sorumlu”

Meral Gemici: Son dönemde ajanslarla markalar arasında yaşanan ‘basında haber olma ve haber olmak için reklam verme şartı’ gibi anlaşmaların olduğu, ajansların ısrarcı, medyanın ise zorda kalan taraf olduğu gibi bir görüş sıkça gündeme gelmeye başladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Fügen Toksü: Yani ben bunları gereksiz tartışmalar olarak görüyorum. Bir konunun haber değeri varsa, medyaya iletilir. Ve haber değeri varsa gazeteci de ona sayfalarında yer verir, kullanır.

Biz haberi oluşturmakla görevli kişileriz, markalar da haber olacak konuyu üretmekle sorumlu. Eğer markanın haber olacak bir konusu yoksa, biz ona hayali bir konuda haber üretip de bu medyada çıksın diye bir senaryo yazamayız. Önce marka, kendi işiyle ilgili bir çalışmayı gerçekleştirecek iletişim anlamında ki, bizler için bir haber oluşsun.

Biz o haberi hazırladıktan ve medyaya gönderdikten sonra hem markanın sorumluluğu bitiyor, hem bizim sorumluluğumuz bitiyor. Çünkü üçüncü bir meslek dalının çalışma alanı başlıyor. Hiç kimse bir başkasına, şunu yap veya bunu yap deme hakkına sahip değil, bildiğiniz gibi. Biz de size, şunu kullanın ya da kullanmayın diyemeyiz. Ha, nasıl dersiniz, ancak ticari bir ilişki içerisinde olduğunuz zaman dersiniz.

Ama gazetelerin haber departmanlarının reklam departmanı ile bağlantısı olmaz, olmaması da lazım zaten. Aksi takdirde, haberde bir ticari ilişki olur, o zaman da haberin şekli ve yöntemi değişir. Bunun doğru olan yanı, konunun haber olacak şekilde medyaya iletilmesi ve medyanın da konuyla ilgili bilgiyi, “bu bir haberdir” diye, tırnak içine alıp kullanıyor olması. Doğru şekli budur, ama böyle bir konunun çerçevesinde, bunu yanlış uygulayan olabilir, doğru uygulayan olabilir, eksik uygulayan olabilir, bunların her biri her meslek dalında karşılaşılan konular.

Ama bizim mesleğimizin etik ilkeleri var ve hepimiz de o çerçevede hareket etmek zorundayız, eğer bu mesleği yapıyorsak. Gazetecilerin de var, iletişimcilerin de var, markaların da kendi alanlarında etik kuralları var. Bunu tamamen, her şeyi göz ardı edip de, bu haber bu gazetede çıksın, şu kadar santim çıksın, hani ben reklam veriyorum, niye benim haberim çıkmıyor falan… Bunları da ancak markaların basit düşünce yanları olarak değerlendirebiliriz. Ve ben ciddi markaların da böyle bir yaklaşım içerisinde olacaklarına inanmıyorum.

Meral Gemici: Türkiye’deki halkla ilişkiler sektörünü, dünyada yürütülen çalışmalar çerçevesinde, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fügen Toksü: Çok başarılı çalışmalar var, Altın Pusula yarışmasına katılan projelerden de görebiliyoruz. İnanılmaz başarılı çalışmalar var. Yurtdışından ödül alan projeler çok fazlalaşmaya başladı son yıllarda. Değişik alanlarda, değişik yarışmalarda birden fazla proje ödül alır halde. Ve yurtdışı örneklerine de baktığınızda, orada da ödüllü olan projelerin, bizim projelerimizden hiçbir farkı olmadığını görüyoruz. Çok şahane yapılan ekip çalışmasının ürünü, yöneticilerin katkısı olan, kaynak yarattıkları projeler var, bu da gayet güzel. Büyüyen bir sektörüz zaten. Dünya ile aynı standartlarda üretim yapılma çabası içerisindeyiz.

Türkiye’de çok iyi üretim yapan, çok iyi bir vizyonla bu işi yapan kuruluşlar var. Önemli olan buna, yöneticilerin inancı. Yöneticiler iletişimin sırrına inandıkları zaman ve bunu keşfettikleri zaman, kendileri için uyguladıkları zaman, başarıyı görüyorlar ve daha fazla çaba gösterip kaynak yaratıyorlar.

Meral Gemici: Sizce, halkla ilişkiler sektörünün en büyük sıkıntıları neler?

Fügen Toksü: Sektörümüzün sıkıntıları tabi ki var. Bir kere bütçeler çok sıkıntılı. Kuruluşların iletişim için ayırdıkları bütçeler çok dar bütçeler. Reklam sektörü gibi değil, çok dar bütçeler. Bu dar bütçelerin içerisinde de istenilen talepler aşırı fazlalaşıyor. Çünkü biz emek-yoğun çalışıyoruz. O emek yoğun olmak demek, yetişmiş insan gücünü gerektiriyor. O yetişmiş insan gücünü de istihdam edebilmek için bir temel alt yapıya gerek var. Ama bu bütçelerle de bunların sağlanması gittikçe zorlaşıyor. Çünkü ilk kriz anında kısılan bütçeler bizim bütçeler oluyor. Bu bütçelerle birlikte de artık bunların yaşama savaşları ortaya çıkıyor. O nedenle de aslında kriz dönemlerinde bile hiç kesintisiz, iletişim faaliyetlerinin yürütülüyor olması lazım.

Bunun dışında, yetişmiş iş gücü sıkıntımız var. Çünkü bizim işimizin şöyle bir yanı var, tecrübeye çok dayanıyor. Yıllar boyunca öğrenilen bir çalışma, birden bire olan bir çalışma değil. Bilgiye çok dayanıyor. Çok faklı kuruluşlara, farklı alanlarda hizmet veriyorsunuz. Bu tabi sizin çok daha bilgili olmanızı zorunlu hale getiriyor. Ayrıca iş itibariyle yöneticilerle doğrudan çalışıyorsunuz. O doğrudan çalışmak demek, yöneticiyle aynı paralelde düşünebiliyor olmak demek. Öyle de olduğu zaman sizin kendinizi sürekli geliştirmeniz gerekiyor. Zaten bizim mesleğimiz, sürekli gelişimi sağlayan bir meslek. Çağı yakalama telaşında olan bir meslek. Durağan bir meslek asla değil. Ama bütün bunlarla birlikte de siz bir tecrübeyle yetişmeye çalışıyorsunuz. Böyle olunca tabi ki bilgi ve tecrübenin ve de uzmanlığın bir arada bulunduğu danışmanlıklar çok daha başarılı oluyor. Bazen bu konularda sıkıntılar olabiliyor.

Sonra, iş alanları çok değişik. Artık uzmanlıklar oluşmaya başladı. İş hayatının, markaların farklı talepleri oluşmaya başladı. Ama şöyle bir sevindirici yan varki, büyüyen bir sektörüz ve genç iletişimcilerin de kendilerini geliştirdikleri sürece zevkle yapabilecekleri bir meslek dalı.

Meral Gemici: Peki, sektörde yaşanan değişimler, yeni trendler neler?

Fügen Toksü: Daha çok yapılan araştırmamızdaki bulgulardan söz edeyim size. TÜHİD – İDA iletişim hizmetleri algılama araştırmasına göre Kurumsal İtibar, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Kriz iletişimi, sosyal medya gibi konular ve medya ilişkileri öncelikli olarak bugün ve gelecekte tercih edilen konulardan bazıları.

Meral Gemici: Peki, bu araştırmanın dışında, yaşanan değişimlere yönelik bir çalışmanız var mı TÜHİD olarak?

Fügen Toksü: Bir kere Kurumsal Sosyal Sorumluluk anlamında çok çalışmamız var. Sosyal medyayı biz fazlasıyla önemsiyoruz. O sosyal medya çerçevesinde de TÜHİD kendi çalışmalarını da zaten sosyal medya aracılığıyla kitlelere, gençlere duyuruyor özellikle ve iş dünyasına. Hem Facebook hem Twitter gibi alanlarda bloglarda ve web sitelerinde, hem de diğer community grupları içinde kitlelerle iletişimini kuruyor ve faaliyetlerini duyuruyor, onlardan gelen bilgiyi besliyor. Böyle baktığınızda 5.000 kişilik bir iletişim grubumuz var.

“Sosyal medya mı sizi yönetiyor, siz mi sosyal medyayı yönetiyorsunuz?”

Meral Gemici: Günümüzün en popüler iletişim mecralarından biri sosyal iletişim ağları. PR’cılar iletişim çalışmaları için sosyal ağları ne kadar ve nasıl kullanıyor?

Fügen Toksü: Valla aslında hemen hemen 7-8 yıldır hatta 10 yıldır ben online iletişimin içerisindeyim ve firmaların son iki yıldır büyük bir atılımla bu konulara eğildiklerini görüyorum artık. İlk zamanlar bunları anlatmak oldukça zordu. Çünkü iletişimciler bu alanları bilmiyordu. Bilmedikleri için de tabi ki kullanım olarak belirlenmiyordu bu alanlar. Ama şimdi artık hem bireysel olarak, kendi kişisel kanalları hem de iş dünyası olarak daha fazla kullanılmaya başlandı. Kullanılınca ve faydası görülünce de devam ediyor online üzerindeki iletişim.

Burada önemli olan nokta şu; “Sosyal medya mı sizi yönetiyor, siz mi sosyal medyayı yönetiyorsunuz?”, esas problem burada. Sosyal medyayı yönetmek başlı başına bir iş. Zaman ayırmak başlı başına bir iş. Aksi takdirde, sosyal medyadaki almaya çalıştığınız faydanın zararını da alabilirsiniz.

Meral Gemici: Dünyada bazı örnek uygulamalar var bu konuda. Mesela firmaların sosyal medya temsilcileri oluyor. Bu uygulamayı nasıl görüyorsunuz? Sizce yaygınlaşacak mı Türkiye’de de?

Fügen Toksü: Tabii ki, kesinlikle. Çünkü kuruluşlar, kendileri zaten bu yönetimi yapamayacaklar. Veya kendi içlerinde tamamen bir örgütlenme sağlayacaklar. Ama artık her şeyi takip etme zorunlulukları var. Ve bu da artık yönetmeleri gereken önemli bir alan. Ama bu alan, iletişimcilerin işi.

Meral Gemici: Siz aynı zamanda internet yayıncılığında da öncü isimlerden birisiniz ve İMD’nin yönetim kurulunda görev yapıyorsunuz. Son dönemde yoğun bir şekilde, internetten gazetelere erişmenin ücretlendirilmesi haberleri medyada yer almaya başladı. Siz bu uygulama konusunda ne düşünüyorsunuz?

Fügen Toksü: Şimdi, dünyada bazı büyük medya grupları, bizim bildiğimiz anlamdaki gazeteyi bırakacak ve tamamen online olarak yayın yapacak. Öyle olduğu zaman tabi bu gruplar, içeriğe ücretli ulaşım uygulamasını şiddetle destekliyor. Çünkü artı gazete de satmayacağı için, tamamen paralı hale döndürecek diye tahmin ediyorum. Tabii ki bu benim tahminim, öngörü de diyebilirsiniz. O nedenle zaten bu konular fazlasıyla da gündeme geliyor. Google tabi bütün içerikleri süzüyor ve kendi de bundan bir kazanç elde ediyor. Onun için de, teknoloji dünyasındaki değişiklikleri ve yeni uygulamaları takip etmekte, yetişmekte hepimiz zorlanıyoruz, ama her ana her şey olabilir. Tabi ki paralı olmaya başladığı zaman bütün gazeteleri okuyabilmek için belli bir ücret ödemek gerekecek. Doğal olarak, internetin getirdiği şu andaki sistem, ücretli bir şeyi kullanmaya karşı kullanıcının tepkisi var.

Meral Gemici: Peki, uygulamanın Türkiye’de de yaygınlaşacağını düşünüyor musunuz?

Fügen Toksü: Hayır, şu anda Türkiye buna hazır değil.

Meral Gemici: İletişim danışmanlığı, halkla ilişkiler ile marka danışmanlığı arasındaki farklar neler?

Fügen Toksü: Aslında bunları çok farklı olarak görmemek lazım. “İletişim danışmanlığı” ve “halkla ilişkiler” birbirinin aynısı sadece farklı ifadelerle kullanımı. Ve gelişim nedeniyle de farklı alanda bir kullanım var. Zaten halkla ilişkileri de Amerika’daki Public Releations ifadesinin tam karşılığı olarak kullanmıyoruz, Türkçe’de eksik kalıyor. Onun için de bugün artık “iletişimi”, “halkla ilişkiler” anlamında kullanıyoruz. Halkla ilişkiler ve iletişim zaten aynı.

“Marka danışmanlığı”na gelindiği zaman ise bizim pazarlama iletişimi diye bir alanımız var kendi içimizde, marka iletişimi de tamamen bir markaya veya birkaç markaya dönük olarak yapılan iletişimi kapsıyor. Bunu, “markanın, iletişim ve pazarlama kavramlarıyla yönetilmesi” olarak ifade edebiliriz. Yani marka danışmanlığı, iletişimin bir bölümü diyebiliriz. Çünkü düşünün ki yapılanmalar şöyle olur, kurumsal iletişim departmanı var, onun altında da işte marka iletişimi var veya sponsorluk var veya online iletişim var, medya var. Böyle ayrımlara gidiliyor artık.

Meral Gemici: Bir markanın, iletişim danışmanlığı, marka danışmanlığı ve halkla ilişkiler faaliyetleri için ayrı ayrı ajanslardan hizmet alması mı doğru olan yoksa tüm bu çalışmalar tek çatı altında mı toplanmalı?

Fügen Toksü: Aslında bunun net bir cevabı olabilmesi için kuruluşu bilmek lazım, markayı bilmek lazım, ajansı bilmek lazım. Bu, birlikte de olabilir, tek tek de olabilir. Buna çok net olarak şu anda cevap vermek, bir bilinmezlik ortamında bunu yapmak doğru olmaz, sağlıklı olmaz. Ama bir ajans tüm hizmetleri de verebilir veya kuruluş farklı ajanslardan farklı hizmetler de alabilir. Bu karar, hem kuruluşa bağlı, hem ajansa bağlı.

Meral Gemici: PR ajansları ile reklam ajanslarının genelde birbirinden bağımsız ve bazen de habersiz çalıştığını, stratejiler geliştirdiklerini görüyoruz. Bu da zaman zaman markanın iletişiminde tutarsızlığa neden olabiliyor veya reklam-PR sinerjisi yaratmak mümkün olamıyor. PR ve reklam ajanslarının birbirlerinin alanına girmeden ama marka iletişimini destekleyen çalışmalara imza atabilmesi için nasıl bir çalışma yolu izlenmeli?

Fügen Toksü: Reklam ajansının kendi iş alanı belli, bizim kendi iş alanımız belli. Ortada da bir marka var. Bir markaya her ikimiz de hizmet vereceksek, zaten bir bütünsellik içinde o hizmetin verilmesi lazım. Markanın bir iletişim stratejisinin olması lazım ve o strateji çerçevesinde reklam hangi mesajı verecek, iletişim yanı hangi mesajı verecek, o bütünlüğün olması lazım. Hangi aşamada, kim önde olacak, kim ne çalışmayı yapacak? Yoksa bu demek değildirki birlikte çalışmak, biz reklama kayacağız onlar iletişime kayacak. Böyle bir şey yok ve zaten sınır belli.

Meral Gemici: Peki, o iletişim stratejisini kurum kendisi mi belirler?

Fügen Toksü: Kurumun amaç ve hedefleri bellidir. Biz, o hedeflere iletişimle nasıl ulaşılabileceğini söyleriz, reklam ajansı nasıl satışların arttırılabileceğini söyler, böylece o stratejide yapılanmalar olur.

Meral Gemici: İşin bir de eğitim ayağı var. İletişim fakültelerinde verilen eğitimler sektörün ihtiyacına yanıt verebiliyor mu?

Fügen Toksü: Daha iyi olmasını istiyoruz. Ve bu alanda TÜHİD, iletişim fakülteleri ile çok içli dışlı çalışıyor. Dekanlarla bir aradayız, onların platformlarına dahil oluyoruz ki özel sektör ve üniversitelerin işbirliği halinde olması gerekiyor ki, akademisyenler de birazcık iş dünyasını bilsin ve öğrenciler ona göre yetişsin.

Bugün artık sadece iletişim değil, işletme bilgisinin de zorunlu hale geldiği bir dönemdeyiz. İletişimciler sadece iletişimi bilirlerse, bu artık iş dünyası için yeterli değil.

İletişim fakülteleri ülkemizde 32-33 tane falan oldu. Her yıl 1000 civarında öğrenci çıkıyor buralardan. Onların, kendi aralarında bilgi açısından sivrilerek iş dünyasına dönmesi lazım. Bunun için de mutlaka kendilerini geliştirecekler, iş dünyasına hazırlayacaklar, stajları önemseyecekler, zorunlu olmasa bile yapacaklar. Çünkü iş hayatı da kolay değil.

Meral Gemici: Peki, TÜHİD’in böyle bir öncülüğü olabilir mi, öğrencilere staj imkanı gibi?

Fügen Toksü: Zaten fakülteler müracaat ettiğinde, biz bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama bizim, bütün öğrencileri bir yerlere yerleştirme gibi bir imkanımız zaten yok. Şimdi  TÜHİD olarak, yenibiriş.com ile bir iş birliği başlattık, kariyerle ilgili. Hem web sitemizde bununla ilgili bilgi var hem de kariyer günleri yapacağız, yenibiriş.com ve üniversiteler ile birlikte.

Meral Gemici: Halkla İlişkiler uzmanı kimdir? Bir halkla ilişkiler uzmanı sizce hangi özelliklere sahip olmalı?

Fügen Toksü: Bir kere Türkçe’yi çok iyi kullanmalı, dil bilgisini çok iyi bilmeli. İletişim bilmesi de yetmiyor, biraz önce dediğim gibi, işletme konularında da bilgili olması gerekiyor. Ekip çalışmasına uygun olması gerekiyor. Bizim işimiz biraz da yetenekle ilgili. Uyumlu bir insan olması gerekir, pratik olması gerekir, örgütçü olması gerekir, bilgisayar ve diğer teknoloji aletlerini çok iyi kullanması gerekir, genel kültür çok önemli. Yabancı dil tabi ki çok önemli, araştırıcı yanının olması da lazım çünkü bizim işimiz araştırmayla başlıyor. Gazetecilik bilgisi önemli, haber yazmayı ve okumayı da bilmesi önemli. Basın bültenini nasıl yazacağını bilmesi gerekir. Ve tüm bunlarla da birlikte işini sevmesi lazım. Sevmeden yapılabilecek bir meslek değil. Bütün işlerde olduğu gibi işi severek yapmak gerekir.

“Haberin çıkmamasından sadece ajansı sorumlu tutmak, çok yanlış”

Meral Gemici: Halkla ilişkiler çalışmalarının en önemli başarı göstergelerinden biri olarak görülüyor “medya yansımaları”. Bu bağlamda yapılan değerlendirmeyi yeterli buluyor musunuz?

Fügen Toksü: Bu bence, ajansın başarısını değerlendirmek için yanlış bir ölçümleme biçimi. Bunun için önce kuruluşun hedefine bakmak lazım. Amacı sadece medyada çıkmaksa belki uzmanlığı sadece medya ilişkileri olan bir ajansla çalışabilir. O zaman ne olur, medya iletişimi hizmeti verdiği zaman değerlendirmeye o medya iletişimi üzerinden bakar.

Ama haberin çıkmasıyla ilgili sadece ajansı sorumlu tutmak çok yanlış bir şey. Çünkü kuruluş medyada haber olmayı gerektirecek faaliyetleri yürütüyor mu, önce bundan başlamak lazım. Ondan sonra da ajans bir şekilde bu hizmeti medyaya aktarabilir. Ama o konu, medyanın da ilgisini çeken bir konu mu, ona da bakmak lazım. Yani bir konunun medyada yer alması öyle kolay, hemen ajansın da gönderip kolaylıkla haber olmayı sağlayacağı gibi bir kabiliyeti falan yok. Sadece bu bir sistem dahilinde yapılan bir çalışma. Ve de gerçekleşen kupürlerin sonucunda da eğer sadece medya hizmeti veriyorsa, onu değerlendirebilirsiniz.

Ama bununla birlikte medya iletişimini hiç önemsemeyen, kurumsal iletişimi çok önemseyen, KSS çalışmalarını önemseyen, itibarı önemseyen, krizi önemseyen kuruluşlar da var.

Meral Gemici: Son olarak, ne eklemek istersiniz?

Fügen Toksü: Son olarak iletişim sektörü gençler için güzel bir sektör, yeter ki çalışsınlar, çaba göstersinler, kendilerini geliştirsinler, çok çalışmayı göze alsınlar. Hemen iletişimin önde görülen büyüsüne kapılmasınlar, arkasında çok ağır ve zahmetli bir çalışmanın olduğunu bilsinler. Ve de severek çalışsınlar. O zaman bu mesleği zevkle yapmalarını şiddetle tavsiye ederim. Bütün iletişimcilere, başarılar dilerim.

Bir cevap yazın