TURKISH TIME EKİM SAYISI RÖPORTAJI

Fügen Toksü – TÜHİD Başkanı / Toksü&Chase Halkla İlişkiler

Türkiyeli şirketlerin halkla ilişkiler bilincinde yıllar itibariyle bir gelişme söz konusu mu? Ajansları efektif şekilde kullandıklarını düşünüyor musunuz?

Halkla İlişkiler kavramı, yıllar içinde kuruluşlar tarafından daha iyi bilinir oldu. Yıllar içinde büyük gelişmeler gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Halkla İlişkiler Mesleğine karşı algıda da bir değişim ve gelişim söz konusu. Fakat bu gelişim henüz  bizim arzu ettiğimiz düzeyde değil.

Halkla ilişkiler bir yönetim bilimi, yani kuruluşların önemli bir yönetim faaliyeti. Bu nedenle yöneticiler için önem verilmesi gereken bir alan tıpkı pazarlama, satış gibi.

Günümüz yöneticileri, dünya ile rekabet halinde. Bu rekabette başarılı olmanın yolu halkla ilişkilerden geçer. İletişime önem vermeyen, benimsemeyen yöneticilerin ve kuruluşların başarılı olma şansı daha zayıftır.

Türkiye’de halkla ilişkiler genellikle medyada görünürlük olarak algılanıyor. Bu eksik algının boşluklarını nasıl doldurmak gerekiyor?

Medya iletişimi, halkla ilişkilerin sadece bir bölümü, ancak, kamuoyunda görünen ve bilinirlik sağlayan aşama olduğu için dikkat çekiyor ve talebi yüksek oluyor. Ancak, medya iletişimi, iletişim çalışmasının sonunda, kamuoyu ile paylaşılması gereken mesaj olduğu zaman, gerektiği zaman, ihtiyaç duyulduğu zaman, kuruluşun genel iletişim stratejisine paralel olarak yürütülmesi gereken, son derece hassas bir iletişim aracıdır.

Söylenecek bir söz veya verilecek bir mesaj olmadığı zaman veya normal sürecin çok üstünde medyada yer alınacağı zaman bunun olumsuz etkileri daha fazla olur. Yöneticilerin, medya iletişiminde iletişim yöneticilerinin önerilerini dinlemeleri ve uzun süreli düşünmelerini her zaman öneririz.

Son iki yıldır devam eden resesyon süreci sektörünüzü nasıl etkiledi?

Her sektörde olduğu gibi ekonomik durgunluk, bizim sektörümüzde de kendini gösteriyor. Büyük kuruluşların bile bu tarz kriz durumlarında kesintiye gittikleri ilk yer iletişim departmanları ve iletişim faaliyetleri oluyor. Kriz dönemlerinde halkla ilişkiler sektörü de sarsılıyor. Aslında, kuruluşların özellikle kriz dönemlerinde iletişim faaliyetlerine çok daha fazla kaynak yaratmaları, en azından durdurmadan sürdürmeleri, krizi daha kolay atlatmaları açısından önem taşır.

Medyada basılı mecranın online mecraya dönüşeceği beklentisi yüksek. Böyle bir değişimde halkla ilişkiler sektörü nasıl bir çehreye bürünür?

Basılı mecraların online mecraya dönüşeceğini düşünmüyorum. Ancak, online mecra ve sosyal paylaşım sitelerinin etkisinin çok hızla artacağına eminim. Zaten online hayatın içindeyiz, bu durum bilişim çağının gelişmesi ve yenilenmesiyle de doğru orantılı. Sosyal Medya kavramı diye bir kavram var ve iletişimciler bu konuya ağırlık vermiş durumdalar. Sosyal medya süreci benim çok olumlu bulduğum bir süreç. Hem hedef kitleye ulaşmak daha kolay hem de kısa sürede çok daha büyük bir etki yaratabilme imkanını buluyorsunuz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bütün sistemler sosyal mecralar üzerine kurulmaya başlandı. Böyle bir durumda da halkla ilişkiler çalışmalarını sosyal medyada ağırlık vermeye başladı. Sosyal medya iletilmek istenenin doğru, hızlı ve daha ekonomik şekilde yayılması için büyük avantaj sağlıyor.

Türkiye’nin halkla ilişkiler sektörüne ilişkin potansiyeli sizce ne? Türkiye’nin bölgesinde güçlenen bir aktör olması doğrultusunda sektörün bölge ülkelerindeki konumunun ve öneminin artmasını bekliyor musunuz?

Türkiye’de halkla ilişkiler sektörüne verilen önem gün geçtikçe artıyor. İş dünyası gün geçtikçe büyüyor, dünyaya açılma ve rekabet etme potansiyeli yükseliyor. Böyle olunca, iş dünyasının halkla ilişkilerden yararlanma ihtiyacı çok yüksek. Ancak bizim beklentilerimizin çok altında gerçekleşiyor. Yöneticilerin iletişimin kuruluşlar ve kendileri için önemini görmeleri önemli.

Potansiyeli çok yüksek, Çünkü kuruluşlar, halkla ilişkilerin ne olduğunu, ne işe yaradığını, ne amaçla kullanıldığını daha yeni anlıyor. Bu nedenle Türkiye halkla ilişkiler yönünden olumlu ve ilerleyen bir süreç içinde. Dünya ortalamalarının çok gerisindeyiz ancak gelişmekte olan bir sektörüz.

Öte yandan halkla ilişkiler sektöründe faaliyet gösteren iş gücünde de bir değişim yaşandığı gözleniyor. Yani Babıali çıkışlı gazeteciden MBA’li PR’cıya gidiş yönünde bir eğilim söz konusu. Bu iş gücü değişimini nasıl tanımlamak gerekiyor?

Türkiye sürekli gelişen ve ilerleyen bir süreç içerisinde. Bu süreç sebebiyle de beklentiler de artıyor. Halkla ilişkileri bir yönetim bilimi olarak değerlendiriyoruz. Böyle olduğu zaman, yönetici ile paralel düşünebilmeli ve yönetim faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olmalıyız. Böyle de olunca, iletişim yöneticilerinin, son derece donanımlı, gelecek vizyonu olan, iş dünyasını takip eden, dünyadaki gelişmeleri takip eden, sürekli yenilik ve gelişim sağlayabilen ve yöneticiyi iletişim anlamında yönlendirebilecek donanımda olmaları gerekiyor. Bu donanımı sağlayanlar başarılı olacak yöneticiler olacaklar.

Bir cevap yazın